5 Şubat 2008 Salı

UNUTAMADIM NE OLUR ANLA BENİ



Canım arkadaşım İncefikirlim'in sitesinde gördüğüm ve çok beğendiğim kelime oyunlarına katılmak istedim ben de.Konumuz ertelemek/ertelenmek üzerine.....


Henüz yedi yaşında olmasına rağmen çevresinde olup biten, bütün o ciddi gelişmelerin fazlasıyla farkındaydı.Evdeki telaş, endişeli yüzler,koşuşturmalar,sık sık edilen dualar,habire hastaneye gidiş gelişler, sanki bütün olup bitenler,onları ileride önemli gelişmelerin bekleklediğinin habercisiydi.

Sormak için her teşebbüsü annesinin "dur bakalım her şey belli olsun hepsini anlatacağım merak etme anneciğim " demesiyle engellenmişti. Çok meraklanıyordu. Taa ki annesi ve yakın bir arkadaşının konuşmasına istemeden... yo hayır aslında ayıp da olsa isteyerek, kulak misafiri olmasıyla merak ettiklerini öğrendiği güne kadar.

Babasının her ne ise, guatır hastası olduğu anlaşılmıştı.Bu hastalık babannesinden geçmişti, ona göre galiba bulaşıcıydı.Aslında büyüdüğünde hastalığın ırsi olduğunu öğrenecekti, ancak o minik kafasıyla anlayamayarak bulaşıcı sanmıştı. Acaba babaannesi bütün aileye bulaştırmış olabilir miydi?

Çok önemli bir hastalık olmamasına rağmen babasının ki çok büyümüştü.Henüz tahlil ve röntgen sonuçlarını bekliyorlardı.

Nihayet merak ettiklerini öğrenmeyi başarmış, çok önemli olmadığını duyduğu için de sevinmişti.Annesine de sitem etmişti içten içe sanki daha önce söylese ne olacaktı ki çok şükür çok önemli bir şey değildi işte.

Tahlil ve röntgen sonuçlarının alınacağı gün anne ve babasının yüzlerindeki o endişeli ifadeyi yıllar sonra bile hep hatırlayacağını neden bilebilirdi.

Annesi ondokuzunda evlenmiş,yirmisinde onu doğurmuş yirmiyedi yaşında genç bir kadındı. İnsanlar onu her zaman dobra dobra olduğu için severlerdi.Asla kimsenin arkasından konuşmaz söylenmesi gereken ne ise yüzlerine söylerdi."Bıçkın bir delikanlı gibidir benim karım derdi babası hep, tutuğunu koparır, hiç bir iş elinden kurtulamaz"

Eeee kurtulmaz kurtulmazdı da, peki sonuçları aldıklarında o koskocaman yürekli,her işi başarabilen, dağlar gibi güçlü annesi neden böyleydi.Sanki kolu kanadı kırılmış, gücünü yitirmiş bir kartal gibi çaresiz...

Ne kardeşinin ne de onun varlığına dikkat edecek durumda olmadan her şeyi bir bir anlatıvermişti tüm ev ahalisine ."Bu hastalık ahtapot gibi sarmış yüreğini,ne ucu varmış ne bucağı, bulamamışlar işte . Eğer bir ucunu bulurlarsa ameliyata alacaklar yoksa yapılacak bir şey yok dediler yaaaaa yooookkkk" diyerek ağlamaya başlamıştı.

Ne demekti yapılacak bir şey yok , ne yani babası ölecek miydi şimdi? O ve kardeşi de başlamıştı anneleriyle birlikte ağlamaya .Birden çocuklarının varlığın farkeden annesi hemen her ikisin de kucağına oturtarak sakinleştirmeye çalıştı."Korkmayın annecim hiç bir şey olmayacak,babanız çok iyi olacak,Allah onu bize bağışlayacak.Hem daha yapılacak o kadar çok güzel şeylerimiz var ki."Bu sözler ne annesini ne de kardeşleri susturabilmiş birbirlerine sarılarak dakikalarca öylece ağlamışlardı.

Bir kaç gün böyle ağlamaklı ve sesiz bir yuva oluvermişti,o eğlenceli yuvaları.Hiç babalarının yanından ayrılmıyorlar,hep onu öpüp kokluyorlardı.Moral vermek için onu güldürmeye çalışıyorlar ama kendileri bile güldürmeyi başaramıyorlardı.

Artık, son tahlil ve röntgen sonuçlarının alındığı gün çıka gelmişti.Pencereden anne ve babalarını gelişlerini gördükleri an, anlamışlardı iyi bir şeylerin olduğunu.Gülerek, hızlı adımlarla ve bir müjde vermek için sanki uçarak geliyorlardı.

Evet babasının ahtopotunun kolu bulunmuştu ve ameliyat günü belli olmuştu.Evlerine bayram mı gelmişti ne....
Hemen hazırlıklara başlandı.Babasının hastanede ne kadar kalacağı belli olmadığı için annesi büyük bir çanta hazırlamıştı.
Ameliyat anı geldiğinde kendilerini her zaman şevkatle kucaklayan, hayatta olup bitenleri büyük adamlarmış gibi onlara özenle anlatan, karşılaşılan her zorluk için çıkış yollarının varlığını öğreten, bazen bir jöle kadar yumşak , bazen sert; ama her zaman dimdik babasını sedyede görmek içini kanatmıştı, tırmalaya tırmalaya. "Olsun" dedi sessizce kendi kendine "şimdi iyi olup gelecek".
Hiç bu kadar uzun geçmemişti zaman.Ama sonra öğrendi ki gerçekten de çok uzun sürmüştü ameliyat.Dile kolay tam yedi saat sonra çıkarmışlardı babasını.Doktorun söylediğine göre Türkiye'nin ikinci büyük ameliyatıydı ve çok güzel geçmişti...
İşte hiçbir zaman unutmadı o kötü anları küçük kız. Otuzbeşine geldiğinde bile unutmadı . Babaannesinin bulaştırdığı guatır hastalığını, sağlığına inat aldırmayı ertelemesi belki de hala unutamadığındandı.
ÇOK ÖNEMLİ NOT:Bebek ve çocuklarda; büyüme ve gelişme geriliği, zeka düzeyinin akranlarına göre en az 13.5 puan daha düşük olması, öğrenme yeteneği ve okul başarısında azalma, gebelerde düşük ve ölü doğum riskinde artma ve her yaşta guatr, iyot yetersizliğinin oluşturduğu önemli sağlık problemlerinden sadece birkaçıdır.

10 yorum:

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Canım, çok etkileyici bir anı. Boğazım düğüm düğüm oldu o minicik kızın gözünden anne babasının çaresizliğini izlerken.:(((

Küçük bir kızın böyle zor bir şeyi unutamaması çok doğal. Lakin o küçük kız artık kocaman olmuştur zannımca. Aldırıversin o zımbırtıyı, kurtulsun gitsin.

TATLI CADI dedi ki...

Sen çok alemsin İncefikirlim,ölüyü güldürürsün.(Tabi teşebbüs etme de).
Henüz yazdım ben bu postu psikolocisinden kurtulamamıştım şöyle ağlamaklı falandımdı güldürdün beni çok. Dilerim Allah'da seni hep güldürür.

Mutluveumutlu dedi ki...

Allah, babayı anneye ve çocukalrına bağışlamış. Küçücük yüreğiyle ne acılar çekmiş kimbilir küçük kız. Bu küçk kızın hikayesi benide hüzünlendirdi ama bende incegülün son cümlesine katılıyorum :)

TATLI CADI dedi ki...

Mutlum, sanırım ben de katılıyorum.
Sırf bu yüzden ertelediği o kadar çok planı varki anlatamam.

Derin Sularda dedi ki...

Sevgili Tatlı Cadı,
Öncelikle hoş geldin, seni de aramızda gördüğüme çok sevindim. Hikayen gerçekten çok duygulandırdı beni de ancak sağlıkla ilgili hiç bir şey ertelenmeye gelmez öyle değilmi. dilerim bir an önce kurtulur küçük kız da bu dertten.

Yeni kelimelerimizle de bizle olacağını ümit ederim..
Sevgiler
Dilek

TATLI CADI dedi ki...

Sevgili Dilek, inan ben de çok büyük zevk aldım,mutlu oldum iştirak etmekten.
Nacizane yazıverdim işte bir kaç satır.
Senin gibi bir üstedın beğenmesi beni ihya etti. Teşekkür ederim. Elimden geldiğince ben de varım.Beni aranıza kabul ettiğiniz için öncelikle ben teşekkür ederim.

etki alanı dedi ki...

Teşhis anındaki şoku bilirim..Bana da rahim kanseri teşhisi konulduğunda,aslında sevinmiştim(inanılmaz rahatsızlıklarım vardı).En azından ne yapılacağını biliyordum.Ama kızkardeşim,haberi aldıktan 3 gün sonra yarı felç gibi bir kasılmayla hastaneye kaldırıldı.Sonuç ;Panik Atak..Çocuklarım ve annem şoktalar..Benim haricimde herkes acayip etkilendi.
Demek istediğim,hastadan ziyade çevresi daha çok sarsılıyor..
Ben hastaneden bir aspirin bile almadan ayrıldım..Çok başında olduğu için,atlattım..Ama kızkardeşim hala o hastalıkla pençeleşiyor..Ve ben onun üzüntüsüyle harap oluyorum..Ben sebep oldum diye düşünüyorum....
Tıp ilerliyor ve fiziksel sorunlara cevap verebiliyor...Dilerim psikolojik izler bırakmadan kurtulursunuz...
Sevgiler bırakıyorum..
TüTü

TATLI CADI dedi ki...

Sevgili Tütü,çok haklısın insanın sevdiklerini istemeyerek de olsa üzmesi,harap ediyor kendisini,ama bu gibi durumlarda da ne kadar çok sevildiğini anlıyorsun.
Mutlu kal.

Adsız dedi ki...

Aldırıverip kurtulun diyebilecek son insanım!Yedi yıldır koca bir taşla sıkı bağlar kurdum ne ben onu aldırıyorum ne o benden vazgeçiyor.Ertelememek lazım ama..Geçmiş olsun dileklerimle..

TATLI CADI dedi ki...

Sevgili Hüzünbaz, haklısın bizim millet olarak karakteristlik özelliğimiz galiba hastanelere düşmeden doktora gitmemek.İllaki çok zor durumda kalınacak ki gidilsin çok yanlış çok.Kırdır sende anacım kurtul inşallah. Öptüm.