10 Şubat 2008 Pazar

ARDA EVDE TEK BAŞINA


Benim böceeemin adı Arda Yiğit.Ama ben onu bebekliğinden beri böceeem diye severim.Çok sevimlidir Maaşallah.Bir de süper fikirleri vardır ki sormayın.Halasında ikamet ettiğimiz yaz tatilimizin büyük bölümünü kablolu tv de National Geographic Kids kanalını izleyerek geçirir, o zaman okuyup yazamadığı için bütün deneyleri bize yazdırmak süretiyle eve dönüldüğünde de bir fiil uygular.

Bu tatil boyunca uzaya taktı bir de.Kısacık Ankara seyahatimizde uğradığımız kitapçımızda hep uzayla ilgili kitapları seçti durdu,çok da önemli bir karar verdi kendince "Astranot" olacak.Tabi hayali hep NASA'da çalışmak olan babamızda yüreklendirinca uçtu bizimki. Mekikle şöyle fırlatılacakmış,böyle zıplaya zıplaya uzaya inecekmiş falan filan....

Anacım iyide ben pilot dahi olmasını istemezken , ayağını yerden kesmeyecek akıllı başlı bir işi olsun diye dua ederken , adam dünyayı bile terk edecek.Yok canım imkansız.Oğluşum astranot olacak kadar istekli ve başarılı olsa dahi yok imkansız.... Ben de sıkışırım mekiğin bir köşesine , alırım örgümü bakarım şöyle uzayın derinliklerine,yıldızlara,ay yüzeyinde zıplayan çocuğum ve diğer meslekdaşlarına .Nolcakki ses de çıkarmam, yemek, temizlik neyin de yaparım bakarım koç gibi orda hepsine.

Gerçi böceğimin bu şekilde davranması çok normal genleri , dedim ya baba Nasa meraklısı ben de hep bir teleskopum olsun istedim.

Şöyle deniz kenarındaki teraslı evimde, sıcak yaz gecelerinde, ılık ruzgar saçlarımı nazik nazik savururken sadece denizin sesi ve kokusu eşliğinde teleskopumla , uzayın derinliklerine dalmak huzur huzurlu ne güzel olurdu.

Her neyse ne anlatacaktım ne oldu bak.Benim böceğim aynı zamanda çok da yaratıcıdır ve üreticidir.Ne fikirler üretir sormayın.Hah işte üretilen ve faaliyete geçirilen o möthiş fikirlerden birini anlatıcam şimdi.

Bir kaç kez şöyle bir komşuya geçimlik evde bıraktığımız oğlumuzu ilk kez çarşıya gidimlik yalnız bırakacaktık o gün."Annecim hiç korkma kimselere açmam ben kapıyı,sorarım kim o diye, cevap yoksa kapı açmak da yok. Sen git git"diyerek beni büyüdüğüne inandırmaya çalışmıştıysa da o yaşını görürümüyüm ama 50 yaşına da gelse o benim için hep çocuk kalacaktı (bak bunu annem yapınca hep kızıyodum haklıymış kadın)."E peki o zaman ama bak cep telefonunu bırakıyorum bir sorun olursa ara emi annecim" diyerek , yüreğimi ağzıma almak ve aklımı evde bırakmak süretiyle çıkmıştık bir kere yola. Kendisi gelmek istememiş evde kalmayı tercih etmişti, ama evde tam tıkır kuru bakırdı ve ihtiyaçlar acildi.(Sanıyorum şu an savunma mekanizmam çalışıyor)

Henüz çarşıya gelinmişti ki cep telefonu çalmaz mı. "anneeeeeeee yutube nası yazılıyo şarkı indircemde" ağza çıkan yürek yerine yerleştikten sonra "bak annem kuyruklu v sonra......" neyseki sorun yoktu.Ancak ikinci çalışta tatmamdı. Hırsız falan gelmişti veya yangın çıkmıştı telaşı ile açılmıştı telefon "annnnnnnnnnnneeeeeee ne zaman geliceksiniz" "sıkıldın mı oğlum sana ne aburlar cuburlar aldım, azcık daha, biraz sonra" "yok anne gelmeyin hemen siz zaten" .

Hök! Hı !... Bu ne olamaz evde bir şeyler karıştırıyor. 3 yaşında da bütün cifi leğene doldurup lavaboya sandalye dayayarak suyla bıcı bıcı yapmamış mıydı iki arada bi derede bu böcek. Hadi durmak yok eve marş İnşallah bütün ev batmadan yetişiriz.

Bu kez sürekli arayan ben olaraktan "oğlum napıyosun sen annem" ler başlamış o ise her seferinde telaşlı telaşlı "daha gelmeyin yaaaaa" sözcükleriyle cevap vermişti. Artık olay anlaşılmıştı evde bir şeyler karıştırılmaktaydı ama ne.....

Kapıyı üçüncü çalmamızda sesizce açıp kaçan bir karartıdan sonra koridorda görülen manzara inanılmazdı.Fayanslar kıpkırmızı lekelerle doluydu . Bayılmak üzereydim ,bu kan olabilir miydi endişesini yaşarken kocacımın attığı kah kaha ile birazcık sakinleşmiştim koridorun diğer ucunda özenle kesilerek yapılmış ve eline koli bandıyla yapıştırılan tabancası ile öylece yatan karton bir adam duruyordu. İşte o esnada yıldırım gibi her tarafı ilginç aletlerle donatılmış oğlum göründü. "Annneeeeeeee bak kötü adamı evde tek başınadaki çocuk gibi yakaladım, bayıltım onu, dikkat edin her an ayılabilir."

Çok şükür yerdeki kan benzeri lekeler haricinde sorun yoktu minik oğlumuz kendince eve giren kötü adamı bir güzel haklamıştı.Peki o lekeler nasıl elde edilmişti, onlar neydi?
Hiç inanmayacaksınız ama benim dahi oğlum kan süsü verebilmek için evdeki bütün narları sıkıp sıkıp kan lekeleri elde etmişti,neyseki sadece fayanslara sıkarak annesini yolluk silme derdinden kurtarma inceliğini göstermişti........

4 yorum:

Mutluveumutlu dedi ki...

Yaaa bende tekrar çocuk olmak istiyorum, yaratıcılığa, hayal dünyasına bakarmısın. Biz içmek için bile nar sıkmaya üşeniriz, maşallah valla :)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Ya ben ne söyleyeyim bu çocuğa. Çok güldüm çok. İlahi böcek. Üstelik bir de nar suyu sıkmış. E yavru bütün ayrıntıları düşünmüş.:)) Sen şu böcee benim için bi şöyle mıncıklar mısın.. bu kocaman öpücük de teysenden der misin..:))

TATLI CADI dedi ki...

Canımmmmmmmmm Hemşom,hepimizin içinde gizli de olsa yaşayan bir çocuk var amma velakin çocukkenki kadar cesur değil bu içimizde ki şimdi kalkıp da böyle şeyler yapsak -ki yapmak da isteriz bazen-çıldırdığımızı sanırlar sanırsam.
Bitanecik Mutlum, yahu istediğin nar suyu olsun .Çık gel enişteyle Bartın'a şöyle hem gezeriz her bir yeri hem de sıkarım narları içeriz,denize doğru.

TATLI CADI dedi ki...

İncefikirlim,aslında onun hakkında yazıklarımı okuyunca biraz mahçupcana kızıverdi.Ama sizin yorumları okuyunca çaktırmadan yaptığı halttan dolayı da gurur durdu.
Senin için öpüm mıncıklayınca da havasını söndürmek epeycene vakit aldı tebi.
Canım arkadaşım Mutlu için yaptığım davet senin için de geçerlidir.Öptüm.