31 Ekim 2007 Çarşamba

BUGÜN BENİM DOĞUMGÜNÜM



Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider

29 Ekim 2007 Pazartesi

YAŞASIN CUMHURİYET

Okulumuzun bando takımı ve öğrencilerimizin cumhuriyet yürüyüşü.

AZ ZAMANDA ÇOK VE BÜYÜK İŞLER BAŞARMAK


Canım arkadaşlarım biliyorum çok ihmal ettim ben blogumu. Ancak geçen zaman içerisinde yaşadıklarımı şimdi okuduğunuzda sizin de bu ayrılışa hak vereceğinize inanıyorum.

Nerelerdeyim ben di mi?

Öncelikle sizlerinde en az benim kadar mutlu olduğunuzu bildiğim şu İtalya işleri için uğraştık Nurgülcüm ile. Okul çıkışı nasıl yaparda çocuklarımızın yol masraflarını karşılayabilecek bir sponsör buluruz diye. Yemedik içmedik ve 14 öğrencimizin İtalya'ya hem gidiş hem de dönüş uçak bileti (hemi de THY'den) masraflarını karşılayacak hayır severler bulduk.

Sonra İtalya ile sürekli gelip giden mail trafiği, İngilizceleri Türkçeye çevir oku, cevap yaz sonra ingilizceye çevir yolla.

18 yaşını doldurmadıkları için öğrencilerimizin yurtdışı çıkışlarına ailelerinin izin vermeleri ile ilişkin almaları gereken noter tastikli muafakatnameleri toparla, pasaportlar için fotoları ayarla,valilikten ülke dışı için olur al derken trafik gittikçe arttı.Tabi bu işleri yaparken dersler girip Osmanlı devletini I.Cihan harbine sok ve Mondros'u imzala.

Okul işleri devam ederken yeni evime taşınacağım için onun eksik gedikleriyle de uğraştım. Anacım ne zormuş ev sahibi olmak Valla boşuna dememişler "evin var mı derdin var" (ya bu böyle miydi yoksa kendime mi uyarladım neyse) Dedik ki kocişkomla önce bi kartonpier yaptıralım ama ne mümkün biz yaptırdığımızı sandık ancaaaakkk usta yapmış mı yamultmuş mu orası mechul. Bi görseniz sizde benim gibi çıldırırdınız.Olamaz böyle bi şey salon ortadan yukarı doğru eğimli, oturma odası olarak düşündüğüm yer ise aşağı doğru.O an ustayı bulsam yiycem ama verilecek sadakası varmış ki o gün yoktu. Lakin 2 gün sonra yakalamak suretiyle söyledim söyleyebildiğimi.Yahu be adam senin gözleri şehla mı? Neyse ki düzeltebilme kabiliyetiyle başarmış salonumu ancak diğer odam henüz duruyor saldım çayıra Mevlam kayıra .

Hadi neyse dedik olur böyle vakalar Tatlı cadı yakalar bozmayalım ağzımızın tadını. Bir kaç gün sonra girişte ki boşluklara dolap yaptıralım ıvırımız zıvırımız çıksın aradan.Gittik sağlam iş yapan bi ustaya çizmişim tabi afilli dolaplarımı ben en kullanışlısından.Gösterirsin gerine gerine. Usta amcamın meslek lisesi mezunu oğlu hemen bilgisayarda istediğim gibi düzenledi çok şık oldu.Oldu da "kapakları da sürgülü ustam unutma ha" deyince birden olanlar da oldu."Ben sürgülü yapmam da yapmam o kullanışlı olmaz sonra çok başınız ağırır" , ya ustam sana ne yap sen sonra ben uğraşcam .Yok adam Nuh der peygamber gelmez. Neysa bi düşünelim dedik.Başka bir mobilyacıyla anlaştık sonra "sürgülü dolapsever ve yapar Rıza Usta". Bu iş de meşakatlı başarıldı, ama hallettik .

Tokici olduğumuz için 3 odamız halı döşeli çok sağlıksız olduğudan oralara da laminant yaptıralım diyerek bizim gibi Tokici can arkadaşlarımız Sunişlerle laminant beğenmeye gittik.

Laminanttan sorumlu kişi yok bekle anacım bekle.Onu beklerken çay içtik sohbet ettik bu arada hani şu lokantalarda masaların üzerine yayılan cam benzeri sert plastikler vardır ya onlar da benim yanımda rulo halinde durmaktalar.İki küçük çocuk babalarıyla bunlardan bilgisayarlarının altına kestirmek için teşrif ettiler yanımdaki mavi rulo beğenildi yere serildi kesilmekte. Bi ara yandaki dolaplara doğru yönümü çevirmiştim ki bir hışımla diğer dulo tam elmacık kemiğime kayarak düşmez mi.Amam amam diyim ben size aklım çıktı.Nasıl bir acıyla kıvranmaktayım anlatatmam.Yüzüm şişti anında tabi, morluk da cabası . Sonunda o acı içinde yine seçtim laminantları.(Şimdi o kızarıklık elmacık kemiğime doğal bir allık görünümü vermekte).

Dün ise laminant ustasına gittik başka bi bloktan aldık eve götürdük çünkü ben holüme de laminant istedim istedim de holde varolan karoların üzerine yapılacak olan laminant için yandaki süpürgelikler sökülmeli kim yapıcak derken Allah'tan bu usta "ben yapıveririm hocam üzülme sen" dedi. Neyseki Allah nazarlardan sakına son işimiz yaver gitti.

Yaaaaa canlarım eve her gün bu maceralar eşliğinde haşat pozisyonda geldiğim için yazmak kolay olmadı okudum bende ve bir iki yorum bırakabildim.Nolur affedin....

Not: Yarın İtalya'ya uçuyoruzla ilgili gelişmeler..... Beni izlemeye devam edin

25 Ekim 2007 Perşembe


Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

13 Ekim 2007 Cumartesi


Sabah erkenden hortlatırken annem homurdanırdım "öf anne bayramda uymak sevaptır ne olur bir az daha",o ise "olmaz babanlar şimdi gelir camiden görürsün,hadi kalk süslü kokana daha bir sürü işimiz var"derdi.Homur homur sabah bir telaş sorma gitsin.
Kabir ziyaretinden sonra kahvaltılar hazırlanır, babamız ve kocamız kapıda karşılanır, eller öpülür, haçlıklar alınır.Daha kahvaltı masası henüz toplanmıştır ki misafirlerin biri gelir biri gider.Hoş beş muhabbet, mutfak ve salon arası dokunan mekik metrelerce olur ve o nazik popomuz geç saatte koltuk görür ,öldüm bittimler başlar,alır başını gider telaşlar.
Ne güzeldir bayramlar sevgi vardır, hürmet vardır, misafirperverlik vardır.Evet yorulursun ama bu seni hiç gocundurmaz mutlu bir telaşla zevkle hırpalarsın kendini.Baba ocağında bir başkadır bayramlar.
Oysa kilometrelerce uzakta bıraktığın canlarının elini öpememek,bir telefonun sinyaliyle kutlamak bayramlarını.Tüm aile fertlerinin bir araya toplanıp bayramın o tatlı telaşını yaşadıklarını bilmek sen yokken yanlarında.Hem onlarında bu özlemi çektiklerini,seni üzmemek adına ağlamamak için kendilerini zor tutklarını hissetmek çaktırmasan da ne çok içini acıtır kanata kanata.
Sevmiyorum ben bayranları gurbette olunca.Keşke anacığım hortlatsaydı bu gün beni sabahın köründe,şöyle afilli bir kahfaltı hazırlasaydım cümbürcemaat herkese,hoplaya zıplaya karşılasaydım babacığımı cami dönüşü kapıda ve her zamanki o imalı ifademle "bayyyrrrraaaaamıııııınnn mubarek olsuuuunn" diyip kapabilseydim haşlığımı,toprağına kurban olduğum canım anneanemin,büyük teyzemin , asla ölümünü kabullenemeyeceğim Emine Teyzoşumun, dedemin, hatta konşumuz Lütfiye teyzenin annesinin kabirlerini ziyaret edebilseydim,keşke ayaklarım şişene kadar salon mutfak arası mekik dokusaydım.Keşke ailemin yanında olsaydım.Sevmiyorum ben bayramları gurbette olunca SEVMİYORUUUUUMMMMMMMMMM.......
Ama şu uzunca seneler öğrendimki gurbette
Gurbet acı,hasret hüzün, ayrılık kavuşma sevdalısı.......
Eğer sizde benim gibi bir gurbet kuşuysanız çok üzülmeyin sakın, can sağlığı dileyin hem bekleyene hem beklenene.
Herkesin sevdiklerine kavuşması dileğiyle....

10 Ekim 2007 Çarşamba

8 Ekim 2007 Pazartesi

YAĞIZ DELİKANLILARIM ÇİÇEK KOKAN TOPRAK KOKAN KIZLARIM

Konuyla ilgili yazıyı elime aldığımda hiç bir şey anlayamamıştım doğal olarak.Milli Eğitim Müdürlüğünden gönderilen üst yazıda "Orta Çağ Hakkında Yazmak" diyordu ama açıklama kısmı benim için mechuldü.Çünkü konunun detayını anlatan kısım ingilizceydi.Hemen kulakları çınlasın bu sene tayin olarak giden ingilizce öğretmenimiz İlker Bey'e okutmak suretiyle her şeyi öğrenmiştim.Konu tarihi bir yazı yazmaktı.
20 kişilik bir öğrenci grubu ile onlara rehberlik yapacak üç öğretmen Orta Çağ'da herhengi bir bölgenin veya ülkenin o günlerdeki gelenek ve göreneklerini,yaşam şekillerini araştıracaktı.
Hemen kolları sıvadık,sıvadık diyorum konuyu ilk olarak Orta Doğu'nun ve Balkanlar' ın ve hatta dünyanın ve uzayın en süper bilgisayar öğretmeni ay pardon bilgi teknolojileri öğretmeni olan Nurgül'cüğüme söyledim.Çünkü öğrencilerime verdiğim proje ödevlerimde gittiğimiz işbirliğinin sonuçları çok mükemmeldi.Bizim haytalar Nurgül sayesinde süper slaytlar hazırlayarak sunular yapmayı öğrenmişlerdi.
Çalışılacak sınıf belliydi.Alanlarını ilgilendirdiği için ve de çok çalışkan oldukları için Sosyal sınıfı.Çocuklarım büyük bir şevkle çalışacaklarını belirterek güven vermişlerdi.
Peki ama Orta Çağ'da hangi yaşam bölgesi araştırılmalıydı? Bizler bu konuda da hem fikir olduk Amasra.Çünkü Amasra bir medeniyetler beşiğiydi.Eski Çağlardan günümüze değin Romalılar.Bizanslılar, Cenovalılar gibi bir çok medeniyeti konuk etmişti ve en güzelide Orta çağda yaşayanlar Cenovalılar'dı.Yani yarışmayı düzenlenleyen İtalyanlar'ın ataları.Böylece damardan gireriz dedik ve çalışmalarımıza başladık.
Önce Kültür Müdürlüğünü hallaç pamuğuna çevirdi çocuklarım,sonra da Amasra'yı.Müzedeki bayana gına geldi Ama bu bize yetmedi.Amasra'ya aşık bir tarih profesörünü de evinde ziyaret ettik.
Meteryallerimiz hazırdı, onları yazıya dökmekle yetinmedik.Şöyle büyüleyici bir slaytla da görsel şölen hazırladık.Tüm yazılanlar hamile hamile hiç bir emeğini esirgemeyen İngilizce öğretmenimiz Nur'un rehberliğinde İngilizceye çevrildi.Hazırladıklarımızı afilli yazılarla afilli dosya ve cd lere koyarak 29 Haziran günü postaya (Son postaya verme günü 30 Hazirandı) verdiktan sonra yaz tatiline gittik.Tatil geçmedi.Habire e-maillerimizi konturol ettik ama hiçbir mail yoktu.Okula döndük hala beklemedeyiz. Ümitlerimiz mum gibi söndü."Hocanım hani şu sizin poje işi ne oldu bir haber var mı" diyenlerden kaçar olduk.
Geçen hafta ne oldu biliyor musunuz.İtalya'dan bir mail aldık.Veeeeeeee öğrencilerimiz "Ortaçağ Hakkında Yazmak" konulu 3. Avrupa yarışmasında birinci oldu.
Hala inanamıyoruz.Ekibimiz Avrupa birincisi oldu.20 kişilik öğrenci grubumuz ve rehber öğretmenlerimizi İtalya'ya davet ettiler.Oradaki tüm masraflarımızı da karşılamak suretiyle.Düşünebiliyor musunuz İtalyan Başkonsolosluğu bile bizleri arayarak tebrik etti.
İnanmak o kadar güçtü ki. Özveriyle çalıştı öğrencilerimiz.Bir çoğu köyden gelen yağız delikanlılarımız,çiçek kokan, toprak kokan kızlarımız.Belki de büyük bir şehir bile görmek nasip olmayan acemi yolcularımız.Kim bilir belki de İtalya yolcusular.
İşte bu nokta da ciğerim sızlamakta bir haftadır kafamı patlatmaktayım.Onlar Türkiye'de değil Avrupa'da birinci iken maddi imkansızlıklardan gidemeyecekleri şüphesi içimi kanta kanata kemirmekte.Çocuklarım kendi pasaport işlemleri ve vize giderlerini (ki bunlar vize dahil hizmet pasaportu şeklinde düzenlenen cüzi bir miktar)karşılamayı kabul ederken onları götürecek yol parasını toparlamkta karşılaşılan prosüdür engelleri ve bir dilenci gibi o kapı senin bu kapı benim ziyaretleri bir haftadır yedi bitirdi beni.Kazandığımız bi miktar para ödülümüz vardı ama bu ancak bir iki öğrencimizin giderini karşılayabilirdi.
Çok üzgünüm çok hayat acımasız bazen.Kırıldı kolum kanadım .Oysa ki ben derslerde dünyaları feth ederken kala kaldım öylece.Öğrencilerime de hep nasihat ederim.
Derim ki hayatta kaçırıldığında asla geriye döndürülemeyecek üç şey vardır:
Biri ağızdan çıkan söz çünkü söz ağızdan çıkmadan sen ona hakimsindir çıktıktan sonra o sana hakim olur
Diğeri zaman
Çünkü geçtikten sonra ah keşkelerin, kafayı duvardan duvara vurmaların dahi telafi edemeyeceği büyük bir değerdir
Ve fırsatlar belki de bir daha asla karşılaşılmayacak ve Allah'ın lütfu olan hediyeler.
Bizler Allah'ın bir lütfu olan güzel bir hediye kazandık ve inanıyorum ki Yüce Yaradan öğrencilerime bu birinciliği nasip ettiyse,onları götürebilmemiz için de bir kapı açacaktır..
Gururla Sunuyorum...İşte benim Avrupa Şampiyonlarım

3 Ekim 2007 Çarşamba

SÜSLÜ SOBEEE ARKAM SAĞIM SOLUM EBEEE


Canım arkadaşım gamzelim evimizdeki süs eşyaları hakkında sobelemiş beni ve bu kadar yoğunluğun arasında müsayit olursan da yazıver demiş hiç olmam mı canım arkadaşım senin için yemem içmem uyumam(çünkü resimleri geceyarısı gibi anca ayarladım bi de afilli olsun diye bu şirin şeyleri yapıtım)cevaplarım yani.Hem bi tanem Kakaolum okullu oldun nerelerdesin diyerek endişelenince artık yazmak farz oldu. Hiç üzer ve endişelendiri miyim ben sizi.
Öncelikle süper bi şey oldu onu da yazıcam .İşte o süper bi şey için çok yoğunum.Şimdi onu sonraya bırakıyor ve görevimi yapıyorum.Ta ta tammmm işte süslerim.
*Amasra'dan çok beğenerek aldığım benim için tutku ve aşkı ifade eden kadın erkek figürüm yatak odamızı süsüyor.
*Migros'tan severek aldığım içinde minicik mumuyla sevgi ışığı yaydığını düşündüğüm ferforje fenerim o da yatak odamızda.
*Yine yatak odamızda bulunan ve her sabah "öf ne giycem, bu olmadı bunun şurası şöyle,burası böyle" diyerek karasızlık sıkıntılarımın sırdaşım Ferforje boy aynam.Üzerindeki makrome şapka ise öğretmenliğimin ilk yıllarında maaşımla aldığım çok sevdiğim bir kuyruklu şapka.
*Oturma odamızda tv nin üzerindeki minik afacan biblolarım.
*Ferhat ve Şirin aşkını anlatan İranlı arkadaşımız Naser'in hediyesi çerçeveli figürüm.
*Öğretmenler günü hediyem masum bir öğrencimin kendisi gibi masum olan melek biblosu.
*Salon sehbamda Kocaman yaprak tabak Ankaralı dostlarımız Mustafa ve Elif'in hediyesi ,yanlarında kocaman sim işli tesbihim,yıldız şekilli mumlarım,mini mücevher sandığım ve tütsülüğüm.
*Yan sehbamda kocişkomun bu güne değin aldığı gül ve karanfiller eşliğinde evlilik resimlerimiz ve kocaman Maşallahım.
*Yine İranlı arkadaşımız Naser ve eşi Şengül'ün Japonya'dan getirdikleri altın işlemeli Geyşa figürlü tabağım.
*Masamı süsleyen ve Osmanlı damgalı bakırlarım.
*(Ferforje manyağı olduğum için)ferforje köşeliğimi süsleyen ahşap saatim ve balayında iken aldığımız Side süsüm ile Amasra'da çok moda olan şans topum.
*Buda heykellerim ferforjelerimle çok uyumlular bayılıyorum onlara öyle tombul tombul kaygısız oturuşlarına.
*Kardeşimin eşi canım Esoşum'un aldığı filim her eve lazım şans getiriyooo.
*Afrikalı kızkardeşlerim küçük eltim Sevilgoş'un hediyesi.
*Amasra'dan görürür görmez aldığım Japon dedoş ve ninoş eşler.
*Fırınde pişirilmek süretiyle ve el işçiliyle yapılmış Asos'ta görünce aşık olduğum hemencecik aldığım nazarboncuklu tabağım.
*Aşkım teyzoş kızı Deroş'un hediyesi dizi dizi inci matruşkalarım.
*Yine Esoş'un ve ablası Reyhoş'un aldığı salonumun yerini süsleyen mumluğum.
*Masamın altındaki bibişkolarım ve kokulu mumlarım.
*Magnetlerim canım arkadaşlarım Ayloş ve İcoş'un Bodrum hediyeleri Asos ve diğer magnetler.
*Acele yazıp kaydedeyim derken oluşan bir hata veeeeeeee yine magnetler.
*Bartın Gözpınar köyünde iken o minik köy çocuklarıyla okul sergisi için yaptığımız Şehriye Kız tablom sergiden sonra mütiş resim öğretmenleri(bence ressam)Ruşiş ile bana hediye etmişlerdi mutfağımdan asla çıkarmam.
*Ankaralı Mustafa'nın (Biz ona öyle diyoruz Ankaralı Turgut gibi kih kih kih)elcazlarıyla yaptığı çıplak ve tombul hatunlu ahşap tepsim.
*Arkadaşım Beyhan'ın Sinop'tan getirdiği teknem.
*Aslında Amasra'da uzun kuyruklarından dolayı yüzüklük olarak satılan ama benim biblo olarak daha çok beğendiğim kedilerim ve yine neskafe kaşığı olarak satılan yine benim süs olarak kullandığım kaşıklarım.
*Canımın parçasına hamileyken seminer zamanında okulda iken Ruşiş'in benimde azıcık katkım olarak yaptığımız Miki ve Minili duvar süsü
*Yine canımın parçası için bizzat kendim tasarlayarak yaptığım nazar boncuklu duvar süsü.( Bu süsleri biz kıl tela üzerine önce astar boya geçerek kumaş boyalarıyla yapmıştık.Aynı teknikle yapılmış sehba örtülerimi da bi ara yayınlarım çok güzel olmuşlardı)
Şimdi canlarım palyaçom , tosbaaaaam ve Fikrimcim' sıra sizde arkam, sağım,solum sobeeeeeeeee.